Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Türker Ertürk

Türker Ertürk  |  BERLIN

erturkturker@gmail.com

YAZARIN TÜM YAZILARI

PSİKOLOJİK DESTEĞE İHTİYAÇLARI VAR!

16 Ekim 2019 tarihinde, TELE1 TV’de katıldığım ve Suriye konusunu değerlendirdiğimiz programdan sonra tarafıma yönelik bazı saldırılar başladı ve azalarak da olsa halen devam ediyor. Bu saldırıların işaret fişeğini Doğu Perinçek grubu attı ve arkasından iktidar yandaşları sökün etti. Saldırının gerekçesi ise benim PKK terör örgütü ve uzantısı PYD’ye güzelleme yaptığım iddiasıydı. Doğru olabilir miydi? Tabii ki hayır! Asla!

Vekâlet savaşının başlatıldığı Mart 2011’den beri Suriye konusunu ve bunun Türkiye’ye etkilerini yazdım ve ekranlarda anlattım. Nisan 2012’de, bombalar patlarken Suriye’ye gittim, Türkiye’nin Suriye’de yanlış işler yaptığını yerinde gördüm ve bunun faturasının çok ağır olacağını yazdım, anlattım ve “Suriye’nin toprak bütünlüğünün Türkiye’nin toprak bütünlüğü, Suriye’nin istikrarının Türkiye’nin istikrarı” demek olduğunu söyledim. Hatta yine 2012 ve 2013’de “Eğer Rusya Suriye’ye müdahale etmezse Suriye’nin işini bitirirler” değerlendirmesini de yapmıştım. Arşivler yalan söylemez!

Testi Kırılmadan Yazmış, Anlatmış ve Uyarmıştık  

Demem o ki; bugün Suriye konusunda yaşadığımız bütün sorunları, güneyimizden PKK terör örgütünün uzantısı PYD tarafından kuşatılmışlığımızdan 4 milyon Suriyeli sığınmacıya ve ülkece başımızı ağrıtıp büyük dert açacakmış gibi görünen terör destekçiliği suçlamasına kadar her şeyi testi kırılmadan zamanında yazmış, anlatmış ve uyarmıştık. Ama bu iktidar, bana ve benim gibi değerlendirmelerde bulunan insanlara düşmanlık yapmıştı. Bizim tek derdimiz; Türkiye’nin güvenliği ve çıkarlarıydı! İktidarın ise derdi çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojisi, kendi güvenliği ve çıkarlarıydı!

TELE1 TV’de yaptığım değerlendirme içinden sözlerimin bir bölümü bağlamından koparılarak ucuz demagoji ve iftiralara alt yapı olarak kullanıldı ve bu yüzden haksız saldırılara maruz kaldım. Ne yazık ki; Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı olan AKP’yi destekleme ayıbı altında ezilen ama kendini Atatürkçü sanan bazıları da buna iştirak etti! Üzücü ama mücadele böyle bir şey! Bunları da göğüslemek zorundayız.

Genelev Var mı?

Bir tarihte, Papa Brezilya’yı ziyaret eder. Uçaktan iner inmez, gazeteciler etrafını çevirip soru yağmuruna tutarlar. Papa, Brezilya’yı ve bazı kurum ve örgütleri ziyaret edeceğini söyler. Bir gazeteci hemen sorar; “Genelevi de ziyaret edecek misiniz?” diye. Bu soru karşısında şaşıran Papa “Burada genelev var mı?” der. Ertesi gün gazetelerin manşetleri “Papa uçaktan iner inmez burada genelev var mı diye sordu” olur. Bu örnek bile, bize yapılan saldırının yanında çok ama çok masum kalır.

Bana yönelik saldırının arkasındaki ana itici güç; kendi utancı, kirliliği, suçluluğu ve ayıbından başkasını karalayarak kurtulmaya çalışmaktır. Bilimsel olarak anlatmak gerekirse buna psikolojide “yansıtma” denir. Yansıtma; psikopatolojide paranoya ile birlikte anılan bir savunma mekanizmasıdır. Bir tür davranış bozukluğudur ve psikolojik desteğe ihtiyaç duyar!

İktidara Payandalık Yapan Tarikatvari Yapılar

Yansıtma; kişinin kendisine söylemesi gerekenleri karşısındakilere söylemesi veya kendisine yakıştıramadıklarını, başkalarına yakıştırmasıdır. İktidar yandaşları bunu geçmişte birçok kez yaptı. Şimdi de halkı ve kendilerini kandırabilmek, utançlarından ve suçlarından arınabilmek için daha fazlasını yapıyorlar. Kendilerine ait makbul olmayan özellikleri ve davranışları karşısındaki kişilere yansıtıp, bunları sanki karşısındaki kişilerin özellikleri ve davranışlarıymış gibi onlara yüklemeye çalışmakta ve bunu Türkiye’de muhalif düşünen örgütlere ve insanlara sıklıkla yapmaktadırlar. İktidara payandalık yapmaya çalışan ve halkta bir karşılığı olmayan tarikatvari yapılar da bu psikolojik hastalığa yakalanmış besbelli!

Bir insanı eleştirirken -ki bunlar saldırıyor- o insanın sözlerini, yaptıklarını ve yapmadıklarını uzun soluklu yaşamının ve mücadelesinin içinde değerlendirmek esastır.

Bu bakış açısıyla da önce iktidardan ve yandaşlarından başlayalım ve şu cümlenin altını kalın çizgilerle çizelim: Yaşadığımız topraklar üzerinde FETÖ ve PKK üzerinden birilerini suçlama ve hedef gösterme hakkına zerre kadar bile sahip olmayan tek odaktır bu zihniyet!

Şehide “Kelle”, Terörist Başına “Sayın” Unutulmadı!

PKK ile mücadele etme, müzakere et, emperyalizmin önüne koyduğu açılım projesi ile bitirilmiş ve lideri yakalanmış terörü azdır, hendeklerin kazılmasına neden ol, askere ve polise gayri anayasal ve gayri kanuni olarak “mücadele etme” diye emirler ver, mücadele edenleri kumpaslarla demir parmaklıklar arkasına at, “Habur” ve “Kobani” kepazeliklerini yaşat, Şehidimize “kelle” terörist başına “Sayın” de, Beşar Esad’ı yıkmak ve İhvan’ı iktidara getirmek için çalış, PYD’nin lideri Salih Müslim’i kırmızı halılarla karşıla, Türkiye’nin güneyinden kuşatılmasına neden ol, 4 milyon Suriyeli sığınmacının ülkemize doluşmasının sorumlusu ol ve yanlışlarını eleştirdiğimiz için bize düşmanlık et, sansüre uğrat, şimdi de bu utanç ve suçlarını yok sayıp bizi hiçbir zaman yapmadığımız ve yapmayacağımız bilindiği halde PYD güzellemesi yapmakla itham etmeye, karalamaya çalış! Yemezler!

Biz kimiz? Tam tamına 39 yıl üniforma giymiş, asker bir babanın, bu ülkenin kuruluş harcında katkısı olan “İstiklal Madalyalı” bir dedenin torunu. Öğrenciyken; “Rengi ile mübarek ecdat kanının rengini, kumaşı ile şehit tenini, parıltısı ile zaferlerin ışığını, ay yıldız ile hürriyet ve istiklali, gönderi ile milli iradeyi temsil eden” Deniz Harp Okulu’nun kutsal sancağını taşımış, lekesiz ve tertemiz teslim etmiş, Türkiye dışında da Türklüğe hizmetleri nedeniyle Türk Dünyası tarafından General Gazi Aslanov ve Vatan Evladı Altın Şeref Madalyalarına layık görülmüş birisiyiz. Ya siz?

Hep Savruldu ve Zikzaklar Çizdi

İnsanın ne ağırına gidiyor biliyor musunuz? Yurtsever cephede yani bizim tarafta görünenlerin, hain Vahdettin ve onun Kuvva-i Milliye’ye karşı kurdurduğu Kuvva-i İnzibatiye ve yine düşman cephede bize karşı savaşan Anzavur zihniyetinin temsilcileri ile bir olup bize saldırması!

Şimdi gelelim Doğu Perinçek’e! Öncelikle, yaşamda tutarlı ve istikrarlı olmak lazım. Doğu Perinçek, azami üç yılda bir frekans değiştiren bir siyasetçi. Geçmişten bugüne hep oradan oraya savruldu ve zikzaklar çizdi! Çok uzak olmayan bir geçmişte, Kürtler için federasyonu savunan Doğu Perinçek, 12 Eylül 1980’de, “Sovyet işgali olacak” diye aklınca başka bir cephe kurup, Kenan Evren’e destek vermişti! Anlayacağınız, o bunu hep yapıyor!

Maoculuk Amerika’dan Geldi

Geçmişte Maocuydu, şimdi Atatürkçüyüm diyor, hatta Türkçülük bile yapıyor. Aslında tek bir amacı var; güce ulaşmak. Bunun için her kılığa giriyor ve herkesle iş birliği yapıyor! İlkesi ve değerleri yok! Partisini bir tarikat lideri mantığı ile yönetiyor, farklı düşünenleri itibarsızlaştırıyor, saldırıyor ve partiden atıyor. Son numarası ise AKP’ye payandalık yapmak! Kendisine sorarsanız; iktidar onun çizgisine gelmiş ve Atatürkçü olmuş! Ne diyorsunuz, katılır mısınız bu söyleme?

Doğu Perinçek’in ne olduğunu bilmek istiyorsanız; 68 Kuşağına ve eski solculara sorun, söylesinler!

Maoculuk Türkiye’ye doğudan değil, batıdan ve Amerika’dan geldi. Amaç; yükselen sol hareketi bölmek ve güçsüzleştirmekti. Tabii ki işin içinde MİT de vardı! Anti-Amerikancı söylemler içinde olmaları ve devamlı Amerikan düşmanlığı yapmaları, bu yalın gerçeği değiştirmez.

İşi Bu; Hedef Gösterir ve Saldırtır!

Hamas’ın da İsrail karşıtı söylemleri var, bunda samimiler hatta İsrail’de terörist faaliyetlerde de bulunuyorlar ama bu başlangıçta Hamas’ı kurduran ve destekleyen iradenin arkasında İsrail’in olmadığını göstermez. Hamas sayesinde Filistin hareketi bölündü, zayıfladı ve İsrail karşısında FKÖ ile beraber, ikili yapıya dönüştü. Maoculuk da aynı amaca hizmet için, yükselen bir hareketi bölmek için kurduruldu!

Doğu Perinçek şimdi de Ulusalcı/Millici gözükerek, Ulusalcı/Millici hareketi bölmeye, parçalamaya çalışıyor! 1980 öncesinde sol hareket içinde hedef gösterirdi, şimdi de kendisi gibi düşünmeyen, partisine devşiremediği insanları ve vatanseverleri müritlerine hedef gösteriyor ve saldırtıyor.

Hepsinin Kapı Gibi Belgeleri Var

“Kıbrıs’ta Türk Askeri işgalci”, “Atatürk Kürtleri katletti”, “Atatürk devrimleri dine karşı yaptı”, “TSK’da komutanlar seçimle belirlenmeli”, “Fırat’ın doğusuna geçemezsiniz” diyen, Abdullah Öcalan’ı ziyaret eden, aşıklar gibi gül veren, PKK teröristlerine gerilla muamelesi yapıp selamlayan ve resmi geçidine katılan biri Doğu Perinçek! Daha fazlası da var ve hepsinin de belgeleri! Bunlar, Doğu Perinçek’in herhangi bir konuşmasından cımbızlanmış ve bütünün bağlamından koparılmış da değil. Uzun soluklu siyaset yaşamından alınmış ve genel rotasının ne olduğunu gösteren, çok net ara kesitler.

CHP’nin eleştirilecek yönü yok mu? Tabii ki var! Aynı şey İyi Parti için de geçerli. Seçimlerin öncesinde Ekrem İmamoğlu’na da en aşağılık saldırılar yapıldı. Peki, ne olduğunu çok iyi bildiğimiz Binali Yıldırım mı kazansaydı? Herkes eleştirilebilir ama eleştirmek ayrı şey, saldırmak ayrı şey! Doğu Perinçek grubu hep saldırıyor. Amaç bu partilere oy veren tabanı kendilerine doğru yönlendirmek. Ama bu mümkün değil. Çünkü liderleri Perinçek’in halkta karşılığı, tutarlılığı ve itibarı yok! 50 yıldır siyaset sahnesinde! İnsan, zamanı gelince çekilip gitmesini bilmeli.

Gladyo Briç Kulübü müdür?

Doğu Perinçek’in inandırıcılığı da yok! Hani “Gladyonun bir ve iki numarası bunlar”dı! Şimdi o Gladyonun peşinden gidiyor! Ya geçmişte yalan söylüyor ve iftira ediyordu ya da şimdi doğruyu söylemiyor! Yoksa Gladyo bir briç kulübü mü, bir giriyor bir çıkıyor?

Bugün geldiğimiz yer itibarıyla; Türkiye’nin güvenliği, çıkarları ve iç barışı önündeki en büyük engel iktidardır. Bu iktidarla Türkiye’nin esenliğe çıkmasına imkân ve ihtimal yoktur. 17 yılda, ülkemizi her alanda felakete sürüklediler. İstisna olarak gösterebileceğimiz tek bir alan bile yok. Şimdi de İstiklal Harbi vermekten bahsediyorlar. Bu söylemin bir an için doğru olduğunu düşünelim; 2002’de iktidarı devraldıklarında böyle bir durum ortada yoktu. Doğru ya! Bu olanların nedeni yine kendileri! Ayrıca ne demek küffar? Ortaçağın bakış açısı ile iç barış sağlanabilir ve çağdaş uygarlık yolunda mesafe kat edilebilir mi?