Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Dr. Ersoy Önder

Dr. Ersoy Önder  |  BERLİN

ersoyonder@gau.edu.tr

YAZARIN TÜM YAZILARI

Virüsün Ayrımsızlığının Post Küreselleşmeye Etkisi

 

Covit-19, dünyaya şunu gösterdi. 

Sen ne kadar zengin, büyük, erişilmez olsan da, görünmeyen bir virüs gelir, seni bulabilir ve seni imha edebilir. 

İşte bu yeni durum, dünya düzeninin de ana simgesi olacak.

Zengini fakirden, büyüğü küçükten, siyahı beyazdan farklı görmeyen virüsün ayrımsızlık etkisi, toplumsal güç ve desteğini artırarak devam edecek.

Kendini fakir, küçük, yerlerde gören kim varsa, hakkını, hukukunu çok daha fazla aramaya başlayacak. 

Sosyal ve ekonomik adaletsizliğe uğradığına inanan toplumlar, bu adaletsizliği gidereceğine inandığı demokratik lider ve yöneticilerin çevresinde toplanacak. 

Baskıcı, otoriter lider ve yönetimler, iktidarda kalmak adına, ya yönetim şekillerini değiştirecek, daha demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü politikalar uygulayacaklar, ya da ilk seçimde iktidarlarını kaybedecekler.

Zengin, fakir; genç, yaşlı; çoluk, çocuk ayrımı olmaksızın yaşanan ölümler, kısıtlamalar, sokağa çıkma yasakları, açılamayan dükkanlar, uçamayan uçaklar ve sağlığını kaybetmemek için seyahat özgürlüğünü kaybeden insanlar, ekonomik sıkıntılarla yüz yüze geldikçe, bu değişim daha da ivmelenecek. 

Aşılamanın artmasıyla virüsün sağlıksal etkilerinin yerini, ekonomik, sosyolojik ve siyasi etkileri alacak.

Dünya düzeni değişecek ve bu değişim, en kapitalist ve baskıcılardan başlayacak. 

Baskıcı ve otoriter rejim ve politikaların yerine, daha demokratik ve adil bir küreselleşmeye geçilecek. 

Post küreselleşme, neoliberal kapitalist küresel ekonomiden, sosyal devlet temelli ve adil küreselleşmeye doğru bir geçiş sağlayacak. 

Küreselleşmenin en büyük kazananı olan ABD, Kasım 2020 seçimlerinde baskıcı ve otoriter yönetimini değiştirdi ve post küreselleşmeyi başlattı. Artık kutupların belirlenmesinde siyasi ideolojilerden ziyade, demokratik ve otokratik rejimler belirleyici olacak. Demokrasisini geliştiremeyenler, bu değişime ayak uyduramayanlar, sınıfta kalacak ve ötekileşecek. Devletler ya üst seviye demokrasi, ya da baskıcı otokrasiler olarak gruplaşacak. Ara rejimler yok olacak.

Emperyalizm odaklı küreselleşme, demokrasi ve adalet odaklı post küreselleşmeye evrilecek.

Bu geçişin gerçekleşmesi, ancak ve ancak halkların daha adil, daha sosyal ve daha demokrat politik eğilimlere yönelmesi ile söz konusu olabilecek. Bunu başaramayan halkların, ekonomik, politik ve sosyal sıkıntıları devam ederken, başaranlar üst ligde yerlerini sağlamlaştıracak. 

Toplumlar bu süreçte, idarecilerinin yaptıkları ve yapamadıklarını çok daha iyi değerlendirecek, algılarının yönetilmesine daha az izin verecek ve kendisi için çalışan, çözüm üreten, emek ve uğraş verenlere desteğini artıracak, göz boyayan, har vurup harman savuran yönetici ve liderler toplum tarafından dışlanacak. 

Otoriter rejim ve yönetimlerin her türlü algı operasyonları ve baskılarına rağmen, insan odaklı, adil, demokrat ve gelir adaletsizliğini azaltan sosyal politikalar üreten yönetimler, bu krizde en başarılı yönetim şekli olduklarını gösterecekler ve geleceğin de parlayan yıldızları olacaklar. 

Otoriter, baskıcı, adaleti sağlayamayan, ben, şahsım, kendim merkezli otoriter lider ve politikacılar ise, ABD örneğinde görüldüğü üzere, bu salgını fırsata çevirmeye, iktidarlarını pekiştirmeye ve güçlerini artırmaya çalışsalar dahi, kendilerinden önceki benzerleri gibi, tarihin tozlu yapraklarında, unutulmaya mahkum şekilde ve nefretle yerlerini alacaklar.