Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Dr. Ersoy Önder

Dr. Ersoy Önder  |  BERLİN

ersoyonder@gau.edu.tr

YAZARIN TÜM YAZILARI

Cumhur ve Parti Başkanlığı

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 12 Ocak 2021 tarihinde, AB büyükelçilerine yapmış olduğu konuşma, çok güzel hazırlanmış ve doğru tespitler içeriyor. 

Gerek Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili tespitler, gerek Doğu Akdeniz’de yaşananlar ve gelecekle ilgili perspektifler, gerek KKTC’yle ilgili konular, gerek terör ve terörizme batı tarafından verilen desteğin eleştirilmesi ve gerekse mültecilerle ilgili Avrupa’nın ikircikli yaklaşımlarının vurgulanması çok önemli. Belki bu konularda Türkiye’nin yapması gerekenlerle ilgili eksiklikleri, yanlışlıkları olabilir ama, Avrupa’nın da bu konularda politik hata ve yanlışlıklarını artık görmesi, anlaması ve bazı değişikliklere gitmesi lazım. Değişen dünya düzeninde ne Türkiyesiz Avrupa, ne de Avrupasız Türkiye etkin, saygın ve caydırıcı olabilir, bunu her iki taraf da anlamalı artık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, dış politikayla ilgili yapmış olduğu bu önemli, gerekli ve etkileyici konuşmasına benzer şekilde, iç politikada da, yürütmenin başı olması sebebiyle, halkın şu pandemi döneminde gündeminde olan, geçim sıkıntısı ve sağlığıyla ilgili problemlere çözüm yolları arayan ve bunlara zaman, emek ve para harcandığını açıklayan konuşmalar beklenmektedir.

İçinde; ötekileştirme, düşmanlaştırma, yandaşları hariç herkesi terörist ilan etme gibi muhalefetin ve onun destekçisi halkın tepkisini çeken söylemler olmadan da, konuşulabilir. İnsanlar, özgürlüklerinin kısıtlandığı ve psikolojilerinin bozulduğu bu dönemde, kendi sorunları yerine bu tarz konuların tartışılmasından usandılar ve yoruldular.

Dış dünyaya hitap ettiği gibi, içeriye de gerçek sorunlarla ilgili ve tüm cumhurun başı gibi konuşsa Sayın Erdoğan, bu garip halk ve güzel ülkem için çok daha iyi olacaktır.

Evet Cumhurbaşkanı tarafsız olmalıdır, çünkü iktidarı ve muhalefeti ile tüm cumhurun başıdır. Ancak, Türk tipi başkanlık  sisteminde, Cumhurbaşkanı, yürütmenin de başı olunca, demokratik bir zeminde muhalefetin eleştirisi de normal, kaçınılmaz ve hatta gerekli olmaktadır. Hele parti başkanlığı ile Reis-i Cumhur’un aynı kişi olması, siyasi arenayı germektedir. Bu sistemsel sorun nedeniyle, karşılıklı siyasi söylemler sertleşmekte, hem Cumhurbaşkanı’na, hem de Cumhurbaşkanı tarafından, hakarete varan sözler söylenebilmektedir.  Bu sert söylemlerin, açılan karşılıklı davaların ve bunların neticelerinin ne ülkeye, ne millete, ne de demokrasimize katkısı olabilir.

Sistemdeki sorunu bir empatiyle değerlendirelim. Düşünelim ki, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ilk seçimde aday oldu ve yüzde 50+1 oyla seçildi. Kendisinin, şu anki durum gibi, hem Cumhurbaşkanı, hem yürütmenin başı, hem de CHP Genel Başkanlığı görevini devam edeceğini farz ve kabul edelim. Üstüne bir de Ana Muhalefet Partisi Lideri Erdoğan’la karşılıklı tartışmalara girdiğini düşünelim.   

Böyle bir durumda, CHP’ye oy vermeyen Cumhur ittifakına gönül vermiş halk, rahatsız olmaz mı? Aynı kişinin hem Cumhurun, hem yürütmenin, hem de partisinin genel başkanı olması, ülkeyi anti demokratik bir parti devletine dönüştürmez mi? 1950 öncesi tek partili döneme benzer bir yapıya geçiş, Türkiye’nin demokratik, sosyolojik ve ekonomik gelişimine fayda sağlamaz.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, ortaya çıkan bu eksiklikleri nedeniyle yeniden ele alınması gerekmektedir.  Fayda ve mahzurları ortaya konmalı, dünyadaki örnekleri incelenmeli ve her kesimin kabul edebileceği bir hale dönüştürülmelidir. Yürütmenin başının tarafsız olması beklenemez, o zaman muhalefetin eleştiri yapması da kaçınılmazdır. Hele ki, herhangi bir kişinin partinin başkanı olarak, Cumhurbaşkanlığı makamı yoluyla halkın tümünü temsil etmesi, siyaseten bir türlü yerli yerine oturmamaktadır. 

Dolayısıyla çözülmesi gereken en önemli sorun; Cumhurbaşkanı’nın partisiyle ilişiğinin devam etmesi ve bir kişinin ülkenin tümünü temsil ederken, kendi partisinin de genel başkanı olarak kalmasıdır. 

Bu sıkıntılı durumun düzeltilmemesi durumunda, sistem, ister istemez, kendini yeniden ve daha güçlü parlementer sisteme döndürecektir.