Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Dr. A.Atilla Doğan

Dr. A.Atilla Doğan   |  BERLİN

aatilladogan@gmail.com

YAZARIN TÜM YAZILARI

Göçtüm, göçtün, göçtü! Göçüyoruz, göçüyorsunuz, göçüyorlar!

Almanya’ya resmi olarak 1961 yılında başlayan göç yakında altmışıncı yılına girecek. Almanya’da Türk işçi göçünün 60. yıldönümünü yaşayacağımız 2021 yılında, ister istemez kişisel ve toplumsal bir hesaplaşma yapılacaktır. Ülke sınırlarının dışına geçici çalışmak üzere giden bir avuç insandan yaklaşık üç milyon kişiye, tamamı Türk vatandaşı olan misafir işçiden Türk asıllı bir milyonu aşkın Alman vatandaşına ulaşmamıza rağmen bu insanlar, “Gurbetçi” veya “Almancı” sıfatından bugün bile kurtulamadılar.

Algılanmayan şeyler yok sayılırmış, Türk işçilerinin Almanya'ya göçü de yıllarca böyle bir seyir izledi. Üzerinden geçen altmış yıl boyunca algılanmadı. Diğer bir ifadeyle bu göç; gönderenler, gidenler ve alanlar tarafından dün olduğu gibi bugün bile doğru olarak algılanamadı ve algılanamıyor.

Başlangıcından bu yana Türklerin yurtdışına göçü ve bu göçün getirdiği sorunlar dönemler içinde değerlendirilmiş ve çözümler aranmıştır. Özellikle ailelerin birleşmesi ve Almanya doğumlu çocukların artmasıyla Türk çocuklarının her düzeydeki eğitim ve öğretimi özel bir durum arz etmiştir. Sayıları yıllar boyu düzenli olarak artan Türklerin, eğitim ve uyum sorunları Almanya’nın önde gelen gündem konusu olmaya devam etmektedir.

Almanya’ya göçmek isteyenlerin o kadar çok nedeni vardı ki, bir türlü bitmedi, bitiremedik. 1961 yılında, Türkler, Almanya’ya çalışmak için göçmüştü.  İlk gelenler yol oldu ve yetmişli, seksenli, doksanlı ve sonraki yıllarda gelenlerle, herkesin birbirini etkilemesi sonucu göçtüm, göçtün, göçtü durumuna dönüştü. Başlangıçta fakirlikten göçenler oldu, bunların arasında macera için göçenler de vardı. Bu öncülerin bir kısmı geri döndü, bir kısmı kalıcı oldu. Kalıcı olanların çocukları büyüdü ve Türkiye’den eş seçtiler. Bu defa evlenerek göçenler geldi. Daha sonra 12 Eylül darbesi sonucu kaçanlar geldi ve zorunlu göçenler oldu. Kamu görevlisi olarak gelip göçenler, iş kurup göçenler, öğrenci olarak gelip göçenler derken herkesin bir nedeni ve herkesin farklı bir göç hikayesi oldu.  

Aslında ilk gelenlerin hiç de kalmaya niyeti yoktu, Hep bir gün dönmeye teşne geçen yirmibeş yılın ardından, yerleşik olmaya karar verdiler. Yıllar geçmekte, nüfusun yapısı değişmekte ancak dün sorun olarak ifade edilenler, bugün farklı boyutlarda devam etmektedir. Bu sorunlar nelerdir? Sorunların oluşmasındaki nedenler nelerdir? Yıllar geçmesine rağmen neden sürekli aynı sorunları tartışmaktayız? Bunlar ve benzeri düşüncelerle “Almanya’daki Türkler” üzerine araştırmalar, sempozyumlar, görsel ve işitsel programlar yapılmıştır. Sorunları tespit etmekten öteye gitmeyen bu çalışmaların önümüzdeki yıllarda da devam edeceği görülmektedir? Almanya’ya Türk göçü üzerine çalışma yapanlar beşinci, altıncı hatta yedinci kuşak için de benzer sorunları yazmaya devam edecekler mi? Alman vatandaşı olarak doğmaları nedeniyle, nüfus kayıtlarında “Türk” olarak yer almayan, Türklerin, eğitim ve uyum sorunları göçün yüzüncü yılında bile Almanya’nın medyasında, meclislerinde önde gelen gündem konusu olmaya devam edecek mi?

Göç denildiğinde, Almanya’daki Türkler denildiğinde sohbet uzar, laf bitmez. 2021’e bir girelim bakalım, daha neler yazacağız, neler!

Uzun sözün kısası, Can Yücel’in de dediği gibi;

Fazla kurcalamayın hayatı,
Vicdanınız temizse,
Yüreğiniz de güzelse..
Yaşayın gitsin işte…

Gerisi laf ola, beri gele…