Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Türker Ertürk

Türker Ertürk  |  BERLIN

erturkturker@gmail.com

YAZARIN TÜM YAZILARI

TRUMP’IN MEKTUBUNDA DİKKATTEN KAÇAN NEDİR?

“Amerika kötü Rusya iyi, Almanya kötü Çin iyi” veya tam tersi şeklinde bir yaklaşım doğru değil ve böyle bir dünya yok. Her ülke kendi çıkarları peşinde koşar ve koşuyor. Bu çok normal ve olması gereken de budur. Ülkeleri yöneten liderlerin görevi de ülkelerinin çıkarları peşinde olmaktır. Çağdaş ülkelerde ise devlet mekanizmaları anayasal düzen içinde liderlerini denetler ve liderinin devletin gücünü kendi şahsi çıkarları için kullanmasını engeller. Ama Suudi Arabistan gibi çağdışı kabile devletlerinde böyle bir denetim söz konusu değildir.

Bugün ülkemizin güneyinde 911 km’lik kara sınırına sahip olduğumuz Suriye’de mini bir dünya savaş var. Vekil güçlerini de dahil ettiğimizde bölgede hem küresel hem de bölgesel güçlerin hepsi var. Hepsinin amacı kendi ülkesinin çıkarları. Rusya bile bölgeye Suriyelilere duyduğu aşk yüzünden gelmedi, kendi çıkarları ve güvenliği için geldi. Bugün PYD’ye destek veren, müttefik gören, PKK’nın uzantısı olduğu halde terör örgütü olarak değerlendirmeyen tüm tarafların motivasyonu Kürt sevgisi değil kendi çıkarlarıdır.

Bölgede tek bir istisna var; Türkiye! Ne yazık ki ülkemiz Suriye’de kendi çıkarları ve güvenliği peşinde değil! Türkiye’yi yöneten iktidar Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları hilafına kendi çıkarları, bekası ve “Siyasal İslamcı” çağdışı ideolojisi peşinde koşmakta ve ülkemizi felakete sürüklemektedir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin kumpas operasyonlarıyla başlayan ve hileli referandumla sonuçlanan süreçte kontrol ve denge mekanizmaları patlatılmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi işlevsizleştirilmiş ve çağdaş dünyada karşılığı olmayan bir şekilde ve bir anlamda “Tek Adam” yönetimine geçilmiştir.

İktidar Mart 2011’de Suriye’de başlatılan vekalet savaşının ateşine Türkiye’nin çıkarları ve güvenliği ile çelişmesine rağmen benzin döktü ve bugünkü tehdit durumu hasıl oldu. Yani Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşmasının, petrol yatakları dahil PYD’nin bölgeye hâkim olmasının, Türkiye’yi güneyden kuşatmasının ve 80 bin kişilik güce ulaşmasının ve 4 milyon Suriyeli sığınmacının ülkemize doluşmasının nedeni iktidarın bu fahiş hatasıydı.

Bu yanlış yapılmasaydı Ortadoğu bataklığına batmayacak, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyonlarını yapmak zorunda kalmayacak ve hala o bölgeden şehitlerimiz gelmiyor olacaktı.

Normal olarak çağdaş ve demokratik ülkelerde sorunun sorumlusu çözümün belirleyicisi olmaz, olamaz ve buna müsaade edilmez. Ama iktidarın operasyonları ile Türkiye’nin denge ve kontrol mekanizmaları patlatıldığı, demokratik ve çağdaşlık kriterleri tahrip edildiği için İktidar hala yanlış yapmaya devam ediyor.

Yapılması gereken;

1.Suriye merkezi hükümeti ile masaya oturmak, barışmak, gerekiyorsa onla beraber askeri operasyon yapmak ve bir an önce Suriye’de barışın ve istikrarın gelmesini sağlayarak 4 milyon sığınmacının dönüşünü sağlayacak iklime zemin hazırlamaktır.

2.Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve tekil yapısına sözde değil özde sahibiyet göstermek ve Suriye’de egemenlik alanı peşinde koşmamaktır

3.Suriye’de emperyalizm adına vekalet savaşı yapan ve Suriye’nin PKK’sı konumundaki radikal unsurlarla derhal her türlü ilişkiyi kesmektir Bu bizi dünya kamuoyu önünde de terör destekçisi konumuna düşürmektedir.

Bugün Türkiye’de aklı başında olan herkes Suriye ve Beşar Esad ile barışılmasını ve masaya oturulmasını söylemesine rağmen iktidar asla bu konuya yanaşmamaktadır. En fazla istihbarat unsurları ve üçüncü ülkeler aracılığı ile görüşülüyor bilgisi sızdırmakta ama düşmanlık etmekten de geri durulmamaktadır. Suriye ile Rusya üzerinden görüşülüyor olması yanlıştır. Bu Türkiye’nin Suriye odaklı çıkarları ve güvenliğini Rusya’nın çıkarlarına ipotek etmesi demektir!

Beşar Esad ile barışılamamasının esas nedeni ise Türkiye’de s

Türkiye 9 Ekim 2019 tarihinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nı siyasi hedef ele geçirilmemesine askeri harekatın devam ettirilmesi gerekmesine rağmen bitirmek zorunda kalmıştır. Nedeni ise ABD Başkanı Trump’ın şantaj ve tehditleridir. Şantaj ve tehdidin büyüğü ve harekatın durdurulmasının asli nedeni de bizatihi iktidarın kendisine yönelik olanıdır. Bir ümit güç ve destek almak ve harekata yeniden başlamak İçin Rusya’ya ve Putin’e koşulmuş oradan da yüz bulunamamış harekât sonlandırılmış ve iki kasaba arasına razı olunmuştur.

Görülen o ki; iktidarın bizatihi kendisi geçmişte yaptıkları nedeniyle ağır şantaj altındadır. Bu hali ülkemizin çıkarları ve güvenliği lehine kararlar alıp ve uygulayabilmesi mümkün gözükmemektedir. En başta söylemiş ve yazmıştık “13 Kasım’da Trump’ın yanına gitmek zorunda” diye. Ve öyle de oluyor!  Bu görüşme sonunda Türkiye yine kaybedecek, ödün verecek ve iktidar ise ömrünü bir süre daha uzatacak o kadar! Ama Türkiye’de görüşmenin sonucun zafer olarak satmaya çalışacaklar.

 ABD Başkanı Trump trafından Barış Pınarı Harekâtının başladığı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderilen mektup yenilir, yutulur ve hazmedileilir bir mektup değildi. Bu mektuba nereden bakarsanız bakın; çok açık bir aşağılama ve hakaret içeriyordu. İktidara yakın olanlar dahil kamuoyunun değerlendirmesi buydu. Ancak kavgada ve mahalle arasında söylenebilecek sözlerdi bunlar.  Mektup Erdoğan’ı hedef almış olsa da Cumhurbaşkanı olması nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti de rencide olmuştur. Gereği yapılmalıydı ama reaksiyon gösterilmeliydi.

İktidar bırakın tepki koymayı, çok zor durumda olduğu için yenilir, yutulur gibi olmayan ve Barış Pınarı Harekâtının başladığı gün gönderilen bu mektubu yedi, yuttu ve kamuoyundan gizledi. Beyaz Saray mektubu kasti olarak basına sızdırmasaydı, biz bu konuyu öğrenemeyecektik.

Yenilir, yutulur ve sineye çekilir olmayan bu mektuba niçin sessiz kalındığı ve ABD’ye gitmek zorunda olunduğunun yanıtı mektubun ikinci paragrafının ilk cümlesinde gizli. Trump bu cümlede “I have worked hard to solve some of your problems” (Senin problemlerini çözmek için şu ana kadar çok çalıştım) diyor. Çok açık değil mi? Halk Bankası, Zarrap ve ABD Temsilciler Meclisi’nin mal varlığının araştırılması kararı bunun net ipuçları. İstersen dediklerini yapma!