Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Sabriye Güler

Sabriye Güler  |  BERLIN

s.guler@berlinturk.de

YAZARIN TÜM YAZILARI

"O ÇANAĞI BAŞLARINDA KIRARIZ..."

  Meşhur Fırat ırmağı... Hani o güzelim türkülere konu olan Fırat, şimdi Suriye'nin parçalanmasına tanık oluyor. Ölen bebeler, yıkılan ocaklar, tarumar olan kentler, tarih... Dünya yağmasının en büyük kanıtı, Fırat'ın dili olsa da söylese kim bilir neler söylerdi bizlere...

 

   Şu Fıratın suyu akar serindir,

   yarimi götürdü, kanlı zalimdir,

   daha gün görmemiş taze gelindir

   söyletmeyin beni yaram derindir... Bu türkü Fırat'ın zalimliğine uğramış bir sevdalının türküsünü çığırır... Derin sevdanın, acısını hissedersin, üzülürsün...

 

    Bir de savaş türkülerine başlasa Fırat demek tam da yüreğimizi söker götürürmüş, bir de insanlığımızı...  Yaşadığımız dönemin ürpertici ve acımasız yüzünü göstermesi için bizlere ya dizi izlemeliyiz, ya da film... Ancak o zaman yaşadığımız acıları daha iyi idrak edebiliriz. Benim bu idrak denizin de bir damlam olsun... Bir fıkram örneğin!

 

Kral ve Dilenci; Bir kral sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastladı. "Dile benden ne dilersen " dedi. Dilenci güldü ve "Her istediğimi mi? diye yanıtladı. Kral bu söze alındı.

 

" Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle hele, ne istiyorsun?" 

 

"Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım."

 

 Dilenci sıradan bir dilenci değildi. Kralın gençlik yaşantısında yeri olmuştu. Ve ona şu sözü vermişti; " Ne istersen verebilirim" yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz."

 

Bunun üzerine dilenci çanağını uzattı; "Şu çanağı herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz? diye sordu. Kral vezire çanağı altınla doldurmasını emretti. Çanak dolup taşmakta ama aynı anda boşalmaktaydı. Paralar buhar olup uçmaktaydı sanki.

 

 Kralın onuru kırıldı. Bir dilenci çanağını dolduramadığı kulaktan kulağa yayıldı. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtıldı çanağa. Ne var ki, çanağın dibi yoktu sanki. Ne kadar doldurduysa sonuçta boş kaldı. Kral yenik düşmüştü. Dilenciye sordu;

 

" Tamam sen kazandın. Dileğini yerine getiremedim ama ne olur bana çanağın neden yapılmış olduğunu itiraf et"

"Çok basit" dedi dilenci. İnsan dimağından yapılmıştır."  İnsanın arzu ve isteklerinden kralım. Doymak bilmez oluşu bundandır."

 

 Yukarıdaki Kral ve Dilenci masalı pek tabi gerçek değil... Bilemeyiz kim bilir belki gerçek! Ama yaşadığımız dünya'da Suriye'nin her türlü saldırıya uğraması, talanı... Yağmadan pay uman neredeyse elli kadar devletin tetikte beklemesi gerçek değil mi? Suriye bilinçli olarak parçalanmıyor mu? Suriye bilinçli olarak kan gölüne çevrilmedi mi? Ne için doymak bilmeyen ülkelerin geleceği için...

 

İşte en gerçekçi bir delil insanlığa; Fırat'ın doğusunda ABD'nin 5 helikopter üssü bulunuyor. Suriye devletinin bize verdiği bilgiymiş, bu bilgi doğrulanmış... Yerleri de tespit edilmiş; Ayn el Arab, Tel Tamir, Derbesiye, Resulayn ve Cuadi'de bu üsler.

 

Bu üsler ne işe yarıyor. Türkiye'de yaşanan her olayın da her gün doğrulandığı üzere bu üslerden PKK/ PYD'ye silah veriliyor. Bu silah ve mühimmatlarla Mehmetçiğimiz, güvenlik görevlililerimiz şehit düşürülüyor. Günaydoğu'da sivil yurttaşlarımız zarar görüyor.

 

Suriye devleti bu silahların isim olarak kimlere verildiğini bile biliyormuş. Öyle bol miktarda veriliyormuş ki bu silahlar, PYD nin ve PKK'nın ihtiyacının çok ötesinde imiş. İşin en can alıcı noktası ise, bu mühimmatlar Türkiye sınırından geçirtilerek, PKK'ya Türkiye'de teslim ediliyormuş. Ve Türkiye'de sivil halka, Türk asker ve polisine karşı kullanılıyor. Suriye'nin kuzeyinde açılan koridor bize yönelik Türkiye'ye yönelik bir  koridordur. Bu can acıtıcı düşmanlık masal değil gerçeğin ta kendisi...

 

Doymak bilmeyenlerin, Suriye'yi daha tam bitiremeden, kancayı öbür ülkelere atma projesini adım adım izliyoruz... Göz görüyor, kulak duyuyor.

 

Doymak bilmeyenlerin, doymak bilmeyen dimağları, dünya'ya rahat vermiyor.

 

Ama biz bu oyunları bozduk. Yem olarak o çanağa girmeyeceğiz, girdiremeyecekler... O çanağı başların da kıracağız.