Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Murat Kubat

Murat Kubat  |  BERLIN

muratkubat4@gmail.com

YAZARIN TÜM YAZILARI

Medeniyet dediğin...

Yeryüzünün vicdanı olacak medeniyetlere her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç var.

Gücünü zalimin karşısında, mazlumun yanında kullanacak medeniyetlere bugün ihtiyaç çok büyük.

Medeniyetler yok etmek değil, var kılmak için vardırlar. Var edenin varlığına şahit olup, kendi varlığını O’na şahit tutacak fertlerin yetişmesi için yaşarlar.

Medeniyetler, inşa ettiği insanlar eliyle hayat sunarlar; ve böylece hayatı yaşanır kılarlar. Temsilcileri öldürmeyi değil, yaşatmayı yeğlerler.

Böyle bir medeniyetin sahipleri zora taliptirler. 

Zira öldürmek kolay, yaşatmak zordur. Yıkmak kolay, inşa etmek zordur.

Yok etmek kolay, var kılmak zordur. Bozmak kolay, yapmak zordur.

İnsanlar medeniyeti, medeniyetler insanları inşa eder. Ama hepsinden önce medeniyeti inşa edecek insanların inşa edilmiş olması gerekir.

Medeniyetin merkezinde insan, insanın merkezinde ise vicdan ve merhamet olmalıdır.

İnsan onarılmadan, insan onurlandırılmadan hiçbir inşa sağlıklı olamaz. İnsanı inşa edemeyen sistemler ve devletler medeniyet kuramaz.

Medeniyet güçtür, güç verir; fakat güçlü olmak medeniyet inşa etmek için yeterli değildir.

Zira nice güçlü devletler vardır, güçleri ile zulme ortak olurlar, zulmün artmasına, zalimin şimarmasına sebep olurlar. 

Bu manada güç gerekli ama yeterli değildir.

Medeniyet, maddi ve manevi olarak güçlü olmayı gerektirir. Manevi açıdan güçsüz olanlar maddiyatın kölesi, maddi açıdan güçsüz olanlar madde üzerinde güç elde etmiş olanların esiri olurlar.

İnsanlarında merhamet ve vicdan inşa edememiş güçler doğal olarak yeryüzünün vicdanı ve merhameti de olamazlar.

Kendi çıkarları için on binlerce kilometre ötedeki toprakları ateşe vermekte tereddüt etmeyen bir gücün medeniyet inşa etmesinden söz edemeyiz.

Gücünü pekala zulmetmek için kullanabilen, işine geldiği zaman zalimin yanında yer alabilen; zulme uğrayanın acısını dindiremeyen, onun acılarını duymayan, gözyaşını silmeyen devletlerin medeniyet inşa etmesinden bahsedemeyiz.

İnsanlığı merhametiyle kuşatamayan bir gücün medeniyet iddiası kalmamıştır.

Varlığını sömürü üzerine inşa etmiş olan güçlerin de medeniyetle işi olmaz.

İslam geçmişte birçok medeniyetin inşasına kaynaklık etmiştir. Geçmişte bunu yapmış, bugün de yapabilecek potansiyele sahiptir.

Ellerindeki kitle iletişim araçlarıyla ustaca algıları yönetenler öldürmeyi meslek edinmiş, bırakın İslam’ı, insanlık açısından temsil kabiliyeti olmayan kişiler eliyle İslam’ın imajını bozmaya çalışıyorlar. İslam’ı onların yaptıkları ile özdeşleştiriyorlar.

Onlar İslam’ın imajını ne kadar bozmaya çalışırlarsa çalışsınlar, İslam medeniyet inşa etme potansiyelini kendi bünyesinde barındırıyor.

Çıkarları doğrultusunda bir araya gelen dünyanın güçlü ülkeleri, zulüm karşısında, haksızlık ve adaletsizlik karşısında bir araya gelmiyorsa bunları yapabilecek bir medeniyete ihtiyaç her zamankinden fazladır.

Merhamet olmadan olmaz.

Güçlü devletler akılla sistemlerini muazzam kılabilirler, güçlerini artırabilirler. Fakat öngördüğü insan modelinde merhamet yoksa, insanlarında merhamet inşa edemiyorsa, medeniyet oluşturamazlar.

Yeryüzünün mazlum ve mağdurları merhamet ve şefkatleri kendilerine kadar ulaşacak bir medeniyeti bekliyor.

Öyle bir medeniyet ki, insanlığın yarasını saracak. Merhemet ve şefkati sadece insanlık için değil, hayvan ve bitki alemine kadar ulaşacak.

Öyle bir medeniyet ki ekonomiden siyasete, eğitimden adalete, kültürden sanata söz sahibi ve yetkin, adil bir sistem öngören bir medeniyet olacak.