Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Murat Kubat

Murat Kubat  |  BERLIN

muratkubat4@gmail.com

YAZARIN TÜM YAZILARI

Anacığıma rahmetle

Alışamadım, seni kaybedişime.

Yokluğuna, gölgenin çekilişine, dualarını yitirişime alışamadım.

Alışamadım, arkandan “Ruhuna Fatiha” diye söylenmesine.

Senin için “Cenaze” denilmesine alışamadım işte.

Gidişin kalbimizde bir sızı olarak kaldı, tâ ki tekrar kavuşabilene dek.

Herşey bir anda oldu; elimizden bir anda kayıp gittin.

Doktorun bizi çağırıp, “Kalbi 45 dakika önce durdu. Kurtaramadık” demesiyle dünyamız durdu.

Daha senden alacak çok duamız olacaktı; sana hizmet etmekten memnuniyet duyacağımız anlarımız olacaktı.

Hayat işte; buydu: Bir varmış, bir yokmuş. Hatırlattı kendisini en acı şekilde.

Anladım; öksüzlük yaşla ilgili değil, yürekteki acıyla ilgiliymiş.

Anladım; öksüz yüreğin boynu bükük, sızısı çok olurmuş.

Anladım; en samimi sevgiler, en içten bağlılıklar öksüz kalınca yüreği çok acıtırmış.

Anladım; insan öksüz kalınca Rabb’e daha çok bağlanırmış.

Anladım...

Güzel anacığım.

Yemeyip yediren, içmeyip içiren, giymeyip giydirenim; ısıtan, koruyan, kollayanım.

Üzerime en çok titreyenim.

Beni benden çok düşünenim.

Allah’ın rahmet sıfatını bana en çok hatırlatanım. En çok sevdiğim, beni en çok sevenim.

Bize hem anne, hem baba olanım.

Saçını çocukları için süpürge eden, elleri emek, yüreği sevgi kokan anacığım.

Yokluğuna zor alışacağız.

Görmedim, bize karşı gösterdiğin şefkat ve merhameti başka bir annede.

Şahit olmadım, kendi nefsini tercih edip, bizi geri plana ittiğine.

Kalbimizi kırdığına, bizi incittiğine tanık olmadım.  

Kendi ellerimle toprağa verdim seni. İlk toprağı ben attım üzerine. Yüzünden öptüm; ayaklarının altından öptüm, cennetin kokusunu alırım diye.

Cennet kokulu anacağım.

Dua etmiştim, Rabbim biraz daha ömür verir de, duanı daha çok alır, rızana daha çok nail olabilir miyim diye.

Sayılı nefesin tamamlanmış, bu dünyadaki günün, saatin ve anın nihayete ermiş. Nereden bilebilirdim böyle olacağını.

Şimdi keşkeler zihnimi ve kalbimi acıtıyor. Keşkeyle başlayan cümleler birbirini kovalıyor. Keşke şunu da yapsaydım, keşke böyle etseydim, keşke...

Güç vermek, destek olmak için yanına gelmiştim; ama sıcak elini tutamadım. Elimi sıkabilmene, gözlerime son bir daha bakabilmene yetişemedim.

Anneler ağlar; çocukları ağlamasın diye. Anneler hastalanır, çocukları hastalanmasın diye. Anneler üşür, çocukları üşümesin diye. İşte böyle bir anneydin sen, canım, yürek yarım.

Hatırlar mısın? Hani hastalanmıştım, soğuk mu çok soğuk bir karlı kış mevsiminde. Sırtına alıp, karlarla kaplı yolları, ayağında siyah lastik ayakkabı, karlara bata çıka götürmüştün beni, iğne vurdurmaya.

O günü hiç unutamıyorum biliyor musun?

Sırtında, ateşler içerisinde iken, yüreğinin anne sıcaklığı besliyordu kalbimi.

Hiç unutamadım bu sıcaklığı, hiç unutmayacağım bunu.

Gidişin yüreğimizde derin bir boşluk oluşturdu, doldurulması mümkün olmayan.

Allah’ın rahmetini bana en çok hatırlatan sana, Rabbimden rahmet diliyorum.

Seni Rabbime emanet ediyorum.

Çünkü O kendisine emanet edilenlerin en güzelidir.

Rabbimden kabrin nur, mekanın cennet olsun diye niyaz ediyorum, canım anacağım.

Emek kokan, aş kokan, çilekeş ellerinden öpüyorum.

Sensiz ilk bayramı karşılayacağız; buruk, hüzünlü.

Bu yazının sana bir Fatiha’ya vesile olmasını diliyorum.

Canım anacığım; Rabbimden rahmet, mağfiret ve kurtuluş niyaz ediyorum.

Senin bir tanecik Murat’ın.