Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Dr. A.Atilla Doğan

Dr. A.Atilla Doğan   |  BERLİN

aatilladogan@gmail.com

YAZARIN TÜM YAZILARI

TÜRKÇE VE TÜRK KÜLTÜRÜ ÖĞRENİMİ, KANAYAN YARAMIZDIR!

Almanya'da Türkçe derslerinin başlamasının 50. Yılı olması münasebetiyle son günlerde çeşitli toplantılar yapılmakta olup, beklentiler ve gerçekler üzerine alan uzmanları değerlendirmeler yapmaktadır. 1986 yılından bu yana Avrupalı Türklerin eğitim ve öğretim düzeylerinin yükseltilmesini misyon edinen biri olarak, Avrupa’da Türkçe ve Türk Kültürü öğrenimini sorunlarımızın ilk sırasına yerleştirmekteyim.

Üzülerek ifade etmeliyim ki, Avrupa`daki Türklerin kanayan yaralarının başında, yeterli düzeyde Türkçe ve Türkçe kültürüne sahip olmamaları gelmektedir.  Oysa bu konu aidiyet duygusunun çözümü, yerleşik olunan ülkeye uyum ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi açısından sınırsız bir öneme sahiptir.

Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi sorunların çözümünde öncelikle köken dili ve kültürü ile birlikte yerleşik olunan ülkenin dili ve kültürünün eş düzeyde öğrenilmesinin çok büyük bir payı ve katkısı vardır. Bu itibarla;

1- Çocuklarımızın doğumundan itibaren Türkçe ile tanışması ve yuvaya gidene kadar Türkçe iletişim kurulması. Üç, dört yaşından itibaren mutlaka okul öncesi eğitimi almaları ve bulundukları ülke dilini daha bu aşamada öğrenmeleri sağlanmalıdır.

2- Gençlerimizin ilk ve orta öğretiminde mutlaka Türkçe, Türk Edebiyatı ve Türk Kültürü dersleri almaları sağlanmalı, 15-25 yaşları arasında Türkiye’nin tüm bölgelerine yönelik kültür gezilerine katılmaları desteklenmelidir.

3- Mümkün mertebe çok sayıda öğrencimizin Türkiye’deki üniversite ortamında eğitimi alabilmeleri için, Avrupa üniversitelerindeki Türk öğrenciler için özel programların geliştirilmesi sağlanmalıdır. (Türkçe bilen öğrenciler için Türk üniversitelerinde Erasmus yoluyla geleceklere kapasite artırımı ile özel imkanlar sağlanabilir.)

4- Türkçe ve Türk Kültürü yeterliliğinin belirlenmesi, Her Türk gencinin mutlaka çeşitli düzeylerde bu öğretimlere katılmasının özendirilmesi ve sertifika verilmesi sağlanmalıdır.

5- Ailelerin yaşadıkları ülkelerin dili ile birlikte Türkçe konuşmaları ve çocuklarının gelişme sürecinde onlarla çok yakından ilgilenerek Türkçe ve Türk Kültürü derslerine katılımlarını desteklemeleri gerekmektedir.

6- İlk ve orta öğrenimde Türkçe ve Türk kültürünün Türklerin bulundukları ülkelerde öğretim programına alınması ve Türkçe`nin öncelikli yabancı diller arasına girmesi sağlanmalıdır.

7- Türkçe, Türk Kültürü ve Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığının saygı görmesi için; yabancı bir devlet vatandaşlığına geçerken, Türk Vatandaşlığından çıkış izni verilmesi uygulamasına son verilmelidir. Unutulmasın ki, yabancı bir ülkede yaşamak için köken ülke vatandaşlığından vazgeçme zorunda kalmak, köken ülkenin değerlerini de reddetme algısı yaratabilir.

Türkçe ve Türk Kültürü’nün gelişmesine yönelik alınacak önlemler, Avrupa Türklerinin gelecek kuşaklarının asimile olmasını engelleyeceği gibi, bulundukları ülke toplumlarının çok kültürlü çağdaş ülke olma iddialarına da büyük yararlar sağlayacaktır. Gençlerimizin Türkçe ve Türk Kültüründen uzaklaşmalarına çare bulunmadığı takdirde, bunlar yalnızca Türkiye’den değil, yerleşik oldukları ülkelerin toplumundan da kopacak, entegrasyon politikaları açısından çözümsüz bir sorun haline gelecektir.

Gençlerimizin iki dilli ve kültürlü ilerleme şansından yoksun bırakılması halinde sahip olacakları kariyer ne kadar yüksek olursa olsun, ciddi bir aidiyet sorunu ile karşılaşmaları kaçınılmazdır. Bu durum çalışma hayatında her zaman psikolojik rahatsızlıklar yaratabileceği gibi akrabalar ile bağlarını da kopartacaktır. Türk ad ve soyadına sahip, ama Türkçe bilmeyen hatta yerleşik olduğu ülke toplumu tarafından köken ülkesi değersizleştirilen birey, hiç de hak etmediği bir baskı altında kalacaktır.