Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Ismet Mısırlıoğlu

Ismet Mısırlıoğlu  |  BERLIN

i.misirlioglu@berlinturk.de

YAZARIN TÜM YAZILARI

ALMANYA TÜRK TOPLUMUNUN İFLAS DİLEKÇESİ

Almanyalı Türkler Ermeni yasa tasarısından dolayı yine yollarda. Buna da şükürler. Almanya'da bizleri ilgilendiren o kadar hayati mesele oldu ve olmayı sürdürüyor olmasına rağmen bunlara şimdiye kadar ciddi bir tepki veremedik. Belki bu türden mitingler bizler için bir  antrenman özelliğini taşır. Ama hiç zannetmiyorum.

Fakat Türkiye tarafı Ermeni meselesinde bukez biraz hazırlıksız  ve isteksiz gibi görünüyor. Öyle ya herkese artık gına geldi. Her yıl temcit pilavı gibi önümüze konan bu konudan bıkmamak hiç işten bile değil.  Doğu Perinçek hafta sonu miting için Berlin'e gelmemiş olsaydı Türk medyası bunu doğru dürüst haber bile yapmayacaktı.

Peki Almanyalı Türkler bu durumda neyin mücadelesini veriyor? Alman veya Türk devletinin istekleri arasında sıkışan bizler yollara dökülmek için bahane mi arıyoruz?

Herkes şunu çok iyi biliyor. Almanya ve Türkiye arasında son on yılı aşkın süredir ciddi bir propaganda savaşı yaşanıyor. Kampanyayı genelde Almanlar başlatıyor, Türkiye tarafı tepki vermekle yetiniyor. Almanya Türk toplumu ise  bu savaşın ortasında kendine yer bulmaya çalışıyor.

ERMENİ YASA TASARISI YENİ BİR OLAY DEĞİL 
Almanya'da Ermeni yasa tasarısının meclisten geçmesinin ardından tam 11 yıl geçti. 16 Haziran 2005 tarihinde CDU/CSU partilerinin ortaklaşa sunduğu tasarı oy birliğiyle kabul edilmişti. Buna göre parlamento Ermeni soykırımı iddialarını içeren tasarıda Türkiye Cumhuriyeti'nden 90 yıl önce Osmanlı imparatorluğu döneminde hıristiyan Ermeniler'e uygulandığı öne sürülen katliamın tarihi sorumluluğunu üstlenmesi isteniyordu.

Peki şimdi ne isteniyor?
Farklı bir şey mi var?
Hayır. Aynı şeyin dosajı artırılmış versiyonu. Soykırım sözcüğü kullanılıyor.  2005' de Almanya- Türkiye ilişkilere zarar görmesin diye son dakikada bu kelimeden vazgeçilmişti. Şimdi ise artık düşman olabiliriz tavrı sergileniyor.

Bunlar olurken aynı yıl içinde Sosyal Demokrat Partisi tarafından yönetilen Brandenburg eyaletinde soykırım iddiaları okul müfredatına konuyor. Türk diplomatların yoğun çabasına rağmen eyalet başbakanı Matthias Platzeck okul kitaplarından çıkarılması yönünde hiç bir girişimde bulunmuyor.

O zamanlar tartışmaların bu kadar yankı bulmasının nedeni AB ile tam üyelik müzakere görüşmelerinin hemen öncesine denk gelmiş olmasıdır. Yani Almanya'nın pazarlık gücünü yüksek tutmak için Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak istemesidir.

Bugün ise durum hiç de farklı değildir. 
O zamanlar Türk parlamenterler Almanya'da yoğun bir lobi çalışması yapıyorlardı. Meslektaşları Almanlarla sıkı diyalog halindeydiler. Onları bir nevi yakın markaja almışlardı.

ABD'li  ünlü tarihçi Mcarthy bile Berlin'e gelerek bir konferansta 1912-1921 arası yaklaşık 3 milyon Müslüman ve 100 bin de Ermeni'nin öldüğüne anlatarak, 1,5 milyon Ermeni'nin ölmesinin mümkün olmadığını söyledi: "Bu sayı toplam Ermeni nüfusundan daha fazla. Bu soykırımın gerçek olması durumunda her bir Ermeni'nin iki kere ölmüş olması gerekir."

KAÇ YIL GEÇTİ ARADAN?
Tam 11 yıl. Dile kolay.
Bu zaman zarfında Almanya Türk toplumu neler yaptı? 
Hiç bir şey. Lobicilik adına kocaman sıfır.

Hatta tam tersi gerçekleşti. Türkiye düşmanları fırsatını bulduklarında her defasında alçakça saldırıya geçtiler. Baden Württemberg eyaleti okul ders kitaplarında Türkiye başbakanı kulübesinde nöbet tutan köpek olarak karikatürize edilmişti. 
Türk başbakanına ve cumhurbaşkanına ağzı alınmayacak hakaretler edildi. CDU'lu federal meclis milletvekili Cemile Giousouf bunu savunarak demokratik bir hak olduğunu iddia etmişti.  Aynı milletvekili bugün WAZ haber portalına verdiği röportajda Türkler Ermenilere soykırım yapmışlardır tarzında sözler sarfetti.
Cemile Giousouf bunları söyleyecek ve bizler onları her türlü resmi ve dini günlerimizde programlarımıza davet etmeyi sürdüreceğiz.

CEM ÖZDEMİR BİR PROJEDİR 
Cem Özdemir yurtdışı Türkleri arasından çıkmış en büyük Türkiye düşmanı ve gönüllü bir lejyonerdir.
Almanya'da adı bir kaç skandala karıştığında soluğu derhal ABD'de almıştı. Orada dünya çapında aktif ve güçlü lobiler ve Gülen çetesiyle  dirsek temasına geçmiş geri döndüğünde yeni bir kimlikle siyaset sahnesinde yerini almıştı.

ABD gezisi öncesi kendi partisinden milletvekiliği için aday bile gösterilemeyen Cem Özdemir, sofraya hazır olarak geri döndüğünde partinin başına getirilmiş, bir dönem aradan sonra da tekrar federal meclise milletvekili olarak seçilmişti. 
Cem Özdemir'in iki misyonu vardır.  Almanya'daki inançlı Türk toplumunun asimile olmasını sağlamak Turkiye'den tam olarak bağlarını koparmak, fırsatını bulduğunda Türk hükümetini yerden yere vurmaktır.

GEZİ VE SONRASI
Üç yıl önce Türkiye'de ülkeyi buhrana sokan gezi olayları baş göstermişti. Almanya'da Ermeni tezinin baş çığırtkanlığını yapan Cem Özdemir ve Claudia Roth  ertesi gün derhal soluğu İstanbul Taksim'de almışlardı.

Bu zaman zarfında kafatascılara ve ruhları satılmışlara karşı ne yaptık? Onlara karşı mücadele etmek yerine bu kişilerle olan birlikteliğimizi sürdürdük. Kısmen daha da yanaştık. Programlarımızda onları en ön saflara oturttuk.  Yana çekildik ki Allah için kırılmamış dizlerinin namaz oturuşuna geçmesini sağladık. İnanmadıkları bir dinin dua seremonisinde  ellerini dua için açtırdık. İnsanımızın bu hainlere sempati duymasını sağladık.

Gelinen bu zamanda onlar imansızlığından taviz vermediler ama biz onları imanlı göstermek için elimizden geleni yaptık.

ALMAN DEVLETİ İŞİNİ ŞANSA BIRAKMAZ
Alman devleti bir şeyi çok iyi yapıyor. Ve bunun çok iyi bilincinde. Müslümanları öyle oyalıyor ki, kendi meselelerini düşünecek,  akıl edecek zamanları kalmıyor.

Güçlü devlet mekanizması ve emrindeki medyası kendi eliyle ürettiği öcüden kitlelerin nefret etmesini sağlıyor. Onun adı ise İslam.  Almanya'da şu ana kadar İslam motifli hiç bir suç işlenmemesine rağmen profesyonel  bir algı yönetmenliğiyle her iki Alman'dan biri müslümanlardan korkar hale geldi. İslam Almanya'ya ait değildir düşüncesi hakim kılındı.
Devlet aygıtı müslümanların kendi dertlerini ifade etme istediğini ellerinden aldı.

DİNLERARASI DİYALOG YALANI
İslami cemaatleri Alman kiliselerle dinlerarası diyalog çalışmaları ile oyalarken, onları kiliseler gününün (Kirchentag) bir parçası haline getirmeye çalışıyor. Siyasi alanı PKK ve yandaşlarına teslim etti. Kültürel ve siyasi ağırlıklı  Türk cemiyetleri ise Alman emniyet güçlerinden ve çeşitli mercilerden uyum kursları için bir kaç kuruş para alacağız arzusuyla Türk toplumu önünde adeta takoz görevi gördüler.  Bir fotokopi ve beleş kağıt parası için atmadıkları takla kalmadı.

2 Haziran'da meclisten geçeceğine kesin gözüyle bakılan ikinci perde 'Ermeni Soykırımı' tasarısını kimler hazırladı. Taslakta Cem Özdemir soytarısının öncülüğünde Yeşiller, hükümet partileri Sosyal Demokratlar (SPD) ve Hristiyan Demokratların (CDU) imzası bulunuyor.  Yani başbakan Merkel'in partisi CDU 2005 olduğu gibi yine işin içinde.

DERDİNİ BİLMEYEN TÜRK TOPLULUĞU
Futbolcu Maradona'nın dedesinin Türk olduğunu iddia eden şehir efsanesine inanan saftirik kitlelerden hiç bir farkımız kalmadı. Beş  ayda beş kez Türkiye'ye giden Merkel'i nerdeyse sever hale geldik. Kadın sanki Türkiye'ye iltica talebinde bulunacak. Tam aksine, ülkesine gelmek isteyen sığınmacıları engellemek istiyor. Türkiye'ye yalvaryakar olmuş, keyfimizi sığınmacılarla bozmayın turları yapıyor. 
İmansız Cem Özdemir'e sadece isminden ve parti başkanlığından dolayı hayranlık duyan tuhaf kitlelerimiz var.

Eşcinsel göçmenler derneği başkanlığını yapmış, siyonizm dostu sol parti milletvekili Hakan Taş'ı bile programlarımıza davet eder hale geldik.

DAHA NE KADAR KANDIRILACAĞIZ?
Genel seçimler öncesi çifte vatandaşlık için kesin söz veren SPD başkanı Sigmar Gabriel bizlere kelek attığında hiç bir dernek başkanı çıkıp ne oluyor bile diyemedi.

Alman parlamentosunda ve yerel meclislerde bulunan neredeyse her Türk asıllı milletvekilinde  aynı tutumu görmek mümkün. Duyarsızlık hakim. Çünkü federal ve eyalet parlamentolarında bulunan her Türk vekilin içi boşaltılmış, köle zihniyetlidirler.     Kendi insanına vurmaktan başka bir sey yapamıyorlar. Çünkü onlar Alman üst aklının seçilmişleridir. Bizim seçtiklerimiz değil.

Yumurta kapıya dayanmış bizler bazı şeyleri değiştirmeye çalışıyoruz.

SORUYORUM ŞİMDİ
Sevgili Türk STK Yetkilileri

A) Almanya Başbakan Yardımcısı ve SPD Başkanı Sigmar Gabriel'e sizden istediği halde Ermeni meselesinde bir dosya hazırlayıp kendisine sundunuz mu? Yoksa siz sundunuz da bizim haberimiz mi olmadı?

B) 2 Haziran'da parlamentoda oy kullanacak tüm 630 milletvekilini yakın takibe aldınız mı?Meclisteki posta kutularına mektup attınız mı?Sizleri bilmem ama ben biliyorum, bunu değerli bir dostum yaptı.

C) Bir çok dernek başkanı halen Ermeni yasa tasarısını hazırlayan üç partiden birisinin üyesi. 
Neden birleşip toplu halde söz konusu partilerden istifa etmiyorsunuz? Bence bu, Brandenburg kapısında onbinleri toplamaktan daha tesirli olacaktır.

NSU CİNAYETLERİNİ UNUTTURMAYIN
Üç yıl önce Münih'te NSU duruşmaları başlamıştı. Almanya'daki gidişattan 
kaygı duyan arkadaşlar gibi ben de oradaydım. Mahkeme salonunda yerimizi aldık. Dışarıda karşılaştığım iki çatı kuruluşu başkanına dert yanmıştım.  Böyle önemli bir günde kitlesel katılımın neden az olduğunu sormuştum. Aldığım cevap yutulur cinsten değildi. Aynen şu cümleyi sarfettiler: "Bilinci olarak buraya kimseyi getirmedik. Çünkü hakimleri olumsuz yönde etkilemek istemiyoruz."
Şok olmuştum. Aklımıza gelmedi, düşünemedik deselerdi belki onları bir şekilde anlardım. Ama bu verilebilecek en tutarsız yanıttı. Sonuçta hakimler zaten baskı ve tesir altında, onlardan adil bir karar vermeleri beklenmiyordu. Bunu ilk duruşma öncesi ve geldiğimiz bu noktada rahatlıkla müşahede etmekteyiz.

SONUÇ
Yaydan çıkan oka artık engel olamazsınız. Gelinen bu sürecte Türk STK'ları ev ödevlerini yapmamışlardır. Cumartesi ve Çarşamba mitingleri neden birleştirilmedi? Almanya Parlamentosunun iç tüzüğü gereği bu türden oylamalar genelde açık yapılır. Neden gizli oylama yapılmak istenmektedir ve bilerek kurallar çiğnenmektedir? 

Paris terör saldırıları sonrası Merkel istediği için Brandenburg kapısı önünde hazırol vaziyetinde dikilen Berlin Türk Cemaati Başkanı Bekir Yilmaz, Cumartesi günü CDU ve SPD'li dostlarından kaç tanesini miting alanına getirdi. Çarşamba günü kaç Alman kanaat önderini alana yönlendirecek?

Almanya Türk toplumu bundan böyle umarım yanlız Türkiye'yi direkt ilgilendiren konularla değil, buradaki kendi sorunlarının çözümünde de aynı duyarlığı göstermelidir.

Ermeni yasa tasarısı kabul edilmiş olsa bile bizler açısından burada hiç bir bir şey değişmeyecektir. Sadece iki toplum arasındaki hendekler daha da derinleşecektir.

Çözüm bekleyen sorunlarımız ertelendikçe bunlara kafa yoran kişiler azaldıkça  bir 10-20 yıl sonra bırakın STK'ları eleştirmeyi dosdoğru STK bile bulamayacağız.